Kimyasal elementlerin sınıflandırılması için geliştirilen 'Periyodik Tablo'ya 4 yeni element eklendi.
Öğrenciler Kimya derslerinde daha fazla element öğrenecekler.
Zira 'Periyodik Tablo'ya 4 yeni element eklendi.
Nihonium, moscovium, tennessine ve oganesson isimli elementlerin tabloda yer almasına International Union of Pure and Applied Chemistry (Uluslararası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği) de onay verdi. Bu onay ile birlikte güncellenmiş tablo pek çok eğitim kurumuna gönderilmeye başlandı.
Bu kararın ardından 'Periyodik Tablo'ya yeni bir sıra eklenmiş oldu.
Bilim dünyasında 14 Temmuz 2015 ‘da NASA’nın New Horizons uzay aracının çektiği son Plüton fotoğrafları konuşuluyor. 2006’da Dünya’dan başlayan yolculuğu yaklaşık 3 milyar mil yani 4 milyar 800 milyon km yol alan New Horizons 14 Temmuz’da Plüton’a en yakın mesafeden geçerek tarihe imzasını attı. 15 Temmuz 2015’de yayınlanacak fotoğraf heyecanla bekleniyor. Yaklaşık 12472 km yakından geçen uzay aracının son fotoğrafları gerçekten şaşkınlık yaratıyor. Çekilen son fotoğraflarda Plüton ve en büyük uydusu Charon’un(Şaron) görüntüleri false colour(yanlış renk) tekniğiyle aydınlatıldı. Ayrıca Plüton’un çekilen resminde kalp benzeri bir yapı dikkati çekiyor. Hatta NASA bu resmi Twitter’da arka plan yaptı bile. Bununla beraber bu fotoğraflarda kalp gibi olan bölgenin için halen devam eden jeolojik olaylara dair ipuçları sunuyor. Daha öncesinde Plüton’a dair fotoğraflar oldukça bulanık ve yetersizdi. New Horizons Plüton’u geçerek, Kuiper kuşağına giren ilk araç oluyor. Kuiper kuşağında gezegenlerin nasıl oluştuğuna dair verilerin de elde edilmesi amaçlanıyor. Araç saatte yaklaşık 48,000 km/s hız yapıyor. New Horizons ekibi tarafından yapılan son ölçümler ışığında Plüton’un çapı 2370 km yani Dünya’nın % 18,5 kadar çapa sahip ve en büyük uydusu Şaron 1208 km çapında. Stephen Hawking’de New Horizons ekibinin bu başarısından dolayı kutladı.
Plüton Neden Gezegen Statüsünden Çıkarıldı ? Plüton, formal adı 134340 Pluto, Güneş Sistemi’nde bilinen en büyük cüce gezegen ve doğrudan Güneş’in etrafında dönen en büyük onuncu cisim. Önceleri gezegen olarak sınıflandırılmıştır. Plüton, birçok cismi barındıran Kuiper kuşağı’nın en belirgin üyelerinden biridir. Plüton, 1930’da keşfedildikten 2006’ya kadar, Güneş Sistemi’nin dokuzuncu gezegeni olarak değerlendirilmiştir. 70’li yıllardan sonra Güneş Sistemi’nin dışında bir cüce gezegen olan 2060 Chiron saptanana kadar küçük bir gezegen olarak düşünülen Plüton’u, gezegen olma statüsü tartışılmaya başlanmıştır.[1] 20. yüzyılın sonları ve 21. yüzyılın başlarında, Güneş Sistemi’nin dışında Plüton’a benzeyen birçok cisim saptanmıştır. Bunların en önemlisi 2005’te saptanan ve Plüton’dan yaklaşık %27 daha büyük olan Eris olmuştur.[2] 24 Ağustos 2006’da, Uluslararası Astronomi Birliği (IAU ya da UAB) Güneş Sistemi’nde bir gezegen olmanın koşullarını tanımlamıştır.Plüton ‘un gezegen olması için yörüngesindeki maddeleri temizlemeye yetecek kadar kütleçekim gücü olması gerekiyor. Bu tanımlama sonrasında Plüton gezegenlikten çıkartılmış, Eris ve Ceres ile birlikte yeni bir küme olan “cüce gezegenler” sınıfına dahil edilmiştir.[3] Böylece Plüton yeniden sınıflandırılmış, küçük gezegenler dizinine eklenmiş ve astronomik adı yani numarası 134340 olarak değiştirilmiştir.[4][5] Plüton, bazı araştırmacılar tarafından hâlâ gezegen olarak onaylanmaktadır.[6]
Plüton Nasıl Bulundu ? 1840’da, klasik mekaniğin kullanılmasıyla, Urbain Le Verrier tarafından Uranüs’ün yörüngesindeki kuşkular analiz edildi ve henüz saptanmamış bir gezegen olan Neptün’ün konumu tahmin edildi.[10] 19. yüzyıldan sonra yapılan gözlemlerde, Uranüs’ün yörüngeleri üzerindeki kuramlar, Neptün’ün ayrı bir gezegen olarak kabul edilmesi konusunu tartışmaya açtı. 1894’de, varlıklı bir Bostonlı olan Percival Lowell, Lowell Gözlemevi’ni kurdu, Lowell’in 1894’te Flagstaff, Arizona’da başladığı astronomik arayışlar sonucunda, Neptün’ün gözlenmesi imkânlı hale geldi ve Neptün Lowell tarafından “X Gezegeni” olarak düşünüldü.[11] Ancak yeni bir X gezegeninin (bilinmeyen gezegen) varlığından daha şüphe ediliyordu. 1909’da, Lowell ve William H. Pickering böyle bir gezegen için çeşitli gök koordinatları önerdi.[12] Lowell’in 1916’daki ölümüne dek yapılan çalışmalardan bir sonuç alınamadı. 19 Mart 1915’te, Lowell Gözlemevi’nde Plüton’un iki fotoğrafının çekilmesine rağmen, bu yeni cisim fark edilemedi.[12][13] Kansaslı çiftçi Clyde Tombaugh, babasının 1910 model Buick arabasının krank milini ve çiftlikteki eşyaları kullanarak bir teleskop yaptı. Bu teleskop sayesinde yaptığı gözlemler ile, Mars ve Jüpiter’in çizimlerini yaptı. İşte bu çizimler sayesinde Lowell Gözlemevi’nde işe alınan Tombaugh, sonradan Plüton’u keşfeden adam olarak anılacaktı. Lowell’in ardından, Constance Lowell’in Percival’le on yıl süren miras hukuku mücadelesi nedeniyle, milyon dolarlık gözlemevi işleyemez duruma geldi. Özetle X Gezegeni 1929’a kadar aranamadı.[14] Bu tarihten sonra Vesto Melvin Slipher, Clyde Tombaugh’a Plüton’u saptama görevini verdi. Kansas’tan gelen Tombaugh, Lowell Gözlemevi’nde Slipher’in yaptığı çizimlerden etkilendi.[14] Tombaugh iki hafta arayla çekilmiş fotoğraf çiftlerinde sistematik imajlama yoluyla, fotoğrafları karşılaştırarak, herhangi bir nesne değişikliği olup olmadığını araştırdı. Araştırmalarında bakış karşılaştırıcı kullanıyordu. Bu sistem levhaları hızla aşağı ve yukarı yönlerde değiştirerek değişiklikleri saptama metoduna göre işliyordu ve böylece fotoğraflar arasında konum ve görünüşü değişmiş olan herhangi bir nesnenin deviniminin sanal görüntüsü yaratılabiliyordu. 18 Şubat 1930’da Tombaugh, aynı yılın Ocak 23 ve 29’unda çektiği iki imaj arasında önemli bir görüntü devinimi olduğunu fark etti. 21 Ocak’ta çekilen çözünürlüğü iyi olmayan bir fotoğraf da bu yeni cismi onaylıyordu.[15] Daha sonra yapılan dikkatli gözlemler de bu yeni cismi onayladı ve 13 Mart 1930’da Harvard Kolej Gözlemevi Plüton’un saptandığını duyurdu.[12] Bu keşif tüm dünyada yankı uyandırdı. Bu yeni cismi adlandırma hakkına sahip olan Lowell Gözlemevi’ne Atlas’tan Zymal’e kadar 1000’i aşkın isim önerisi geldi.[16] Tombaugh başka bir isim bulunup kalıplaşmadan, bu yeni cismin adlandırılması gerektiğini Slipher’e bildirdi.[16] Slipher önce Zeus adını teklif etti, ardından Percival ve son olarak da kendi ilk adı olan Constance’yi önerdi. Bu öneriler kabul görmedi.[17] Adını 11 Yaşında Çocuk Verdi Plüton adı o dönemde on bir yaşında Oxfordlu bir öğrenci olan Venetia Burney (1918–2009) tarafından ortaya atıldı.[18] Venetia, gökbilimin yanı sıra klasik mitolojiyle de ilgileniyordu. Plüton’un da muhtemelen karanlık ve soğuk bir gök cismi olduğunu düşündüğü için bu yeni cisme klasik mitolojide yer altı dünyasının tanrısı olarak kabul edilen “Plüton” adını önerdi. Bu fikir Oxford Üniversitesi’nde eski bir kütüphaneci olan dedesi Falconer Madan ile yaptığı bir sohbet sırasında aklına gelmişti. Madan bu düşünceyi, Professor Herbert Hall Turner’e aktardı. Turner de bu düşünceyi ABD’deki meslektaşlarına aktardı.[19] Cisim resmî olarak 24 Mart 1930’da kabul edildi.[20][21] Lowell Gözlemevi’nin her üyesine üç isimden oluşan küçük bir liste sunuldu ve bu listeden bir ismi seçmeleri istendi. İsim adayları Minerva (başka birastroitin ismi olarak kabul edildi), Cronus (döneminde pek sevilmeyen bir astronom olan Thomas Jefferson Jackson See tarafından önerildiği için değer yitirdi) ve Plüton’du. Plüton oy birliğiyle seçildi.[22]Bu ad 1 Mayıs 1930’da duyuruldu. Bu duyurunun üzerine dedesi Madan, Venetia’ya 5 paund ödül verdi.[18] Her şeye rağmen Plüton ilginçliğini korumaya devam ediyor. Yeni fotoğraf geldikçe ekleyeceğim. Kaynaklar:Wikipedia ,National Geographic , NASA ^ Ian Ridpath (Aralık 1978). “Plüton gezegen mi değil mi?”. Astronomi: 6–11. ^ “Astronomers Measure Mass of Largest Dwarf Planet”. hubblesite. 2007. Erişim tarihi: 2007-11-03. ^ A. Akwagyiram (2005-08-02). “Farewell Pluto?”. BBC News. Erişim tarihi: 2006-03-05. ^ T. B. Spahr (2006-09-07). “MPEC 2006-R19 : Editorial Notice”. Minor Planet Center. Erişim tarihi: 2006-09-07. ^ “Pluto added to official “minor planet” list”. NewScientist. 2006-09-07. Erişim tarihi: 2006-09-08. ^ Richard Gray (2008-08-10). “Pluto should get back planet status, say astronomers”. The Telegraph. Erişim tarihi: 2008-08-09. ^ C.B. Olkin, L.H. Wasserman, O.G. Franz (2003). “The mass ratio of Charon to Pluto from Hubble Space Telescope astrometry with the fine guidance sensors”. Lowell Observatory 164: 254–259. DOI:10.1016/S0019-1035(03)00136-2. Erişim tarihi: 2007-03-13. ^ “Pluto and the Developing Landscape of Our Solar System” International Astronomical Union. 27 Ekim 2010 tarihinde erişilmiştir. ^ B. Sicardy, W. Beisker et al. (2006). “Observing Two Pluto Stellar Approaches In 2006: Results On Pluto’s Atmosphere And Detection Of Hydra”. Bulletin of the American Astronomical Society 38: 542. Bibcode 2006DPS….38.3106S. ^ Croswell, s. 43 ^ Tombaugh, C. W. (1946). “The Search for the Ninth Planet, Pluto”. Astronomical Society of the Pacific Leaflets 5: 73–80. Bibcode 1946ASPL….5…73T. ^ a b c W. G. Hoyt (1976). W. H. Pickering’s Planetary Predictions and the Discovery of Pluto. 67 (4 bas.). Isis. s. 551–564.. DOI:10.1086/351668. Erişim tarihi: 2007-06-27. ^ Mark Littman (1990). Planets Beyond: Discovering the Outer Solar System. Wiley. s. 70.ISBN 0-471-51053-X. ^ a b Croswell, p. 50 ^ Croswell p. 52 ^ a b J. Rao (March 11, 2005). “Finding Pluto: Tough Task, Even 75 Years Later”. SPACE.com. Erişim tarihi: 2006-09-08. ^ “The Search Continues”. Pluto: The Discovery of Planet X. B. Mager. Erişim tarihi: 2007-03-27. ^ a b P. Rincon (2006-01-13). “The girl who named a planet”. Pluto: The Discovery of Planet X (BBC News). Erişim tarihi: 2007-04-12. ^ K. M. Claxton. “The Planet ‘Pluto'”. Parents’ Union School Diamond Jubilee Magazine, 1891–1951 (Ambleside: PUS, 1951), p. 30–32. Erişim tarihi: 2007-10-15. ^ “The Trans-Neptunian Body: Decision to call it Pluto”. The Times. May 27, 1930. s. 15. ^ “Name Pluto Given to Body Believed to Be Planet X”. The Associated Press. New York City: The New York Times. May 25, 1930. s. 1. ISSN 1556067. ^ Croswell pp. 54–55 ^ Pluto and Charon: The Odd Couple. SpringerLink. 2007. s. 401–408. DOI:10.1007/978-1-4020-5544-7. ^ “Güneş Sistemi Nedir, Gezegenler ve Uyduları Nelerdir?”. Erişim tarihi: 2011-6-11. ^ “Plüton”. Erişim tarihi: 2011-6-11. ^ P. K. Seidelmann and R. S. Harrington (1987). “Planet X—The current status”. U. S. Naval Observatory. Erişim tarihi: 2007-11-04. ^ Myles Standish (1992). “Planet X—No dynamical evidence in the optical observations”.Astronomical Journal 105 (5): 200–2006. Bibcode 1993AJ….105.2000S.DOI:10.1086/116575. ^ “History I: The Lowell Observatory in 20th century Astronomy”. The Astronomical Society of the Pacific. 1994-06-28. Erişim tarihi: 2006-03-05. ^ a b c d “Plüton artık neden bir gezegen değil?”. Erişim tarihi: 2011-6-12. ^ “Plüton’a ne desek?”. Tübitak. Erişim tarihi: 2011-6-12. ^ a b “Gezegenlerin korkutan özellikleri ve dünya”. Erişim tarihi: 2011-6-12. ^ a b D. R. Williams (Eylül 7, 2006). “Pluto Fact Sheet”. NASA. Erişim tarihi: 2007-03-24. ^ “This month Pluto’s apparent magnitude is m=14.1. Could we see it with an 11″ reflector of focal length 3400 mm?”. Singapore Science Centre. Kasım 11, 2005 tarihindekaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2007-03-25. ^ E. F. Young; R. P. Binzel; K. Crane (2000). “A Two-Color Map of Pluto Based on Mutual Event Lightcurves”. AA(SwRI), AB(M.I.T.), AC (Boulder High School) 32: 1083. Bibcode2000DPS….32.4601Y. ^ Buie, M. W.; D. J. Tholen and K. Horne (1992). “Albedo maps of Pluto and Charon: Initial mutual event results.”. Icarus 97: 221–227. ^ Buie, Mark W.; W. M. Grundy, E. F. Young, L. A. Young, and S. A. Stern (2010). “Pluto and Charon with the Hubble Space Telescope: I. Resolving changes on Pluto’s surface and a map for Charon”. Astronomical Journal 139 (3): 1128–1143. Bibcode2010AJ….139.1128B. DOI:10.1088/0004-6256/139/3/1128. ^ a b “New Hubble Maps of Pluto Show Surface Changes”. News Release Number: STScI-2010-06. Eylül 4, 2010. Erişim tarihi: 10 Şubat 2010. ^ Tobias C. Owen, Ted L. Roush et al. (1993). “Surface Ices and the Atmospheric Composition of Pluto”. Science 261 (5122): 745–748. Bibcode 1993Sci…261..745O.DOI:10.1126/science.261.5122.745. PMID 17757212. ^ Alan Boyle (1999-02-11). “Pluto regains its place on the fringe”. MSNBC. Erişim tarihi: 2007-03-20. ^ “Pluto”. SolStation. 2006. Erişim tarihi: 2007-03-28. ^ a b “Subsurface oceans and deep interiors of medium-sized outer planet satellites and large trans-neptunian objects”. Erişim tarihi: 2011-6-13. ^ “The Inside Story”. New Horizons. 2007. Erişim tarihi: 2007-03-29. ^ J. Davies (2001). “Beyond Pluto (extract)”. Royal Observatory, Edinburgh. Erişim tarihi: 2007-03-26. ^ Young, Eliot F.; Young, L. A.; Buie, M.. Pluto’s Radius. 39. s. 541. Bibcode2007DPS….39.6205Y. ^ a b Croswell p. 57 ^ L. M. Close, W. J. Merline, D. J. Tholen, T. C. Owen, F. J. Roddier, C. Dumas, (2000).“Adaptive optics imaging of Pluto–Charon and the discovery of a moon around the Asteroid 45 Eugenia: the potential of adaptive optics in planetary astronomy”. European Southern Observatory 4007: 787–795,. Erişim tarihi: 2007-03-26. ^ Mike Brown (2010-11-22). “How big is Pluto, anyway?”. Mike Brown’s Planets. Erişim tarihi: 2010-11-23. (Franck Marchis, 2010-11-08’de) ^ Ken Croswell (1992). “Nitrogen in Pluto’s Atmosphere”. Erişim tarihi: 2007-04-27. ^ Lellouch, E.; Sicardy, B.; de Bergh, C.; Käufl, H. -U.; Kassi, S.; Campargue, A. (2009). “Pluto’s lower atmosphere structure and methane abundance from high-resolution spectroscopy and stellar occultations”. arΧiv: 0901.4882 [astro-ph.EP]. ^ T. Ker (2006). “Astronomers: Pluto colder than expected”. Space.com (via CNN.com). Erişim tarihi: 2006-03-05. ^ a b E. Lellouch, B. Sicardy, C. de Bergh (2009). “Pluto’s lower atmosphere structure and methane abundance from high-resolution spectroscopy and stellar occultations” (baskı).Astronomy & Astrophysics. ^ Guy Gugliotta. “Possible New Moons for Pluto.” Washington Post. 1 Kasım, 2005. 10 Ekim, 2006’da erişilmiştir. ^ “Plüton’un Yeni Bir Uydusu Keşfedildi!”. Erişim tarihi: 2011-8-9. ^ S.A. Stern et al. (2006). “Characteristics and Origin of the Quadruple System at Pluto”.Nature 439 (7079): 946–948. arXiv:astro-ph/0512599. Bibcode 2006Natur.439..946S.DOI:10.1038/nature04548. PMID 16495992. ^ Marc W. Buie, William M. Grundy, Eliot F. Young, Leslie A. Young, S. Alan Stern (2006). “Orbits and photometry of Pluto’s satellites: Charon, S/2005 P1, and S/2005 P2“.Astronomical Journal 132 (1): 290. arXiv:astro-ph/0512491. Bibcode2006AJ….132..290B. DOI:10.1086/504422.
BBC'nin haberine göre, ABD'deki Ohio State Üniversitesi'nden Profesör Christopher Kochanek, ASASSN-15lh adı verilen dev süpernova patlamasının Güneş’ten 570 milyar kat daha fazla ışık saçtığını ifade etti.
Kochanek, ilk olarak geçen yıl haziran ayında tespit edilen patlamanın, halen büyük miktarda enerji yaymaya devam ettiğini söyledi.
Dev yıldızın sönmek üzere olduğuna dair belirtilere rastlandığını bildiren Kochanek, süpernovanın ölüm anında oldukça küçüleceğini sözlerine ekledi.
Dünya’dan yaklaşık 3,8 milyar ışık yılı uzaklıktaki dev yıldızın, Samanyolu Galaksisi’nde şimdiye dek görülen en parlak süpernova olduğu kaydedildi.
Sıradan bir süpernovadan 200 kat büyük olan ASASSN-15lh'nin kütlesinin, Güneş'inkinden 50 ila 100 kat daha büyük olabileceği belirtiliyor. Bilim adamları, Samanyolu Galaksisi'ndeki bütün yıldızlardan 20 kat daha parlak olan ASASSN-15lh'nin, insanlık tarihinde görülen en güçlü süpernova olduğunu ve bilinen bütün teorilerin, patlamayla yayılan enerjinin miktarını açıklamakta yetersiz kaldığını bildirdi.
Gök bilimcilerin, gelecek haftalarda süpernovanın hareketlerini Hubble uzay teleskopuyla izlemeye devam edeceği ifade edildi.
Bir yıldızın şiddetle patlaması durumuna "süpernova" adı veriliyor. Süpernovalar, ömrünün sonuna gelmiş büyük kütleli yıldızların barındırdığı nükleer yakıtı tüketmesi sonucu kütlesinin bir kısmının yoğun çekim gücünün etkisiyle çekirdeğin üstüne kayması sonucu oluşuyor.
Kayan kütle nedeniyle kendi çekim kuvvetine dayanamayacak kadar ağırlaşan çekirdeğin dev bir patlamayla çökmesi sonucu "süpernova" meydana geliyor.
Gök bilimciler, Güneş Sistemi'nin dış kısmında, Plüton'un ötesinde 9'uncugezegenin olduğuna işaret eden "güçlü bir kanıt" elde ettiklerini açıkladı.
Sonuçları "Astronomical Journal"da yayımlanan araştırmada California Teknoloji Enstitüsünde görevli gök bilimciler, matematiksel hesaplamalar ve bilgisayar simülasyonları yardımıyla Güneş Sistemi'nin dış kısmında, Dünya'nın 10 katı büyüklükte 9'uncu bir gezegenin varlığını kanıtlayan bulgu elde etti.
Henüz doğrudan gözlemlenmeyen gezegenin yörüngesi ve Güneş Sistemi'nin dış kısmındaki rolü konusunda derinlemesine inceleme yapan gök bilimcilerden Konstantin Batygin, "150 yıl sonra ilk kez Güneş Sistemi'ndeki gezegen sayımının henüz bitmediğine dair esaslı kanıt mevcut" ifadesini kullandı.
Güneş'in çevresindeki bir turunu 20 bin yılda tamamladığı öngörülen 9'uncu gezegenin, sistemin dış ucundaki "cüce" gezegenleri çekim gücüyle etkilediği sanılıyor.
Araştırmanın, on yıl önce Pütonun "cüce" gezegen sınıfına sokulmasıyla sonuçlanan keşifleriyle ün kazanan gök bilimci Mike Brown'un liderliğinde yürütüldüğü belirtildi.
Brown, antik dönemlerden günümüze değin Güneş Sistemi'nde iki gerçek gezegenin keşfedildiğini hatırlatarak, 9'uncu gezegenin bu bağlamda 3'üncüsü olacağını söyledi.
Kaynak : http://www.trthaber.com/haber/bilim-teknik/gunes-sistemine-yeni-bir-gezegen-ekleniyor-231045.html
Bilinen evrenin tümü, Güneş Sistemi’ni merkez alarak tek bir karede görselleştirildi. Müzisyen ve sanatçı Pablo Carlos Budassi tarafından, Princeton Üniversitesi’ndeki araştırmacılardan da destek alınarak hazırlanan illüstrasyon, evrene şimdiye kadar olduğundan çok daha farklı bakmamızı sağlıyor.
Logaritmik harita olarak hazırlanan bu illüstrasyonda yer alan görseller, NASA’nın teleskopik gözlemleri ve uzaya gönderdiği araçlardan elde edilen görüntülerden oluşuyor.
Orjinali 4.200 x 4.200 ebatlarında ve 28 mb büyüklüğünde olan görsele buradan ulaşabilir ve detaylı inceleyebilirsiniz.
Japon bilim insanları farenin sırtında kulak oluşturmayı başardı. Japonlara göre 5 yıl içinde insan kulağı üretmek mümkün olacak. Tokyo ve Kyoto Üniversiteleri tarafından geliştirilen teknoloji yüz anomalilerine sahip çocuklar ya da kazayla kulağını kaybetmiş gençlerde kullanılabilir. Ayrıca savaşlarda yaralanmış askerlerde veya diğer yetişkinlerde kullanılabilir. Günümüzde kullanılan yapma kulaklar, hastanın kaburgasından alınan kıkırdaklardan üretiliyor. Bunun için birkaç operasyon gerekiyor ve kıkırdağın kaldırılması çok acı vericidir. Ayrıca göğüs asla tümüyle iyileşmez. Buna karşın yeni geliştirilen teknik sayesinde az miktarda hücre yeterli oluyor. Buna ek olarak, üretilen kulak yaşayan bir yapı olduğundan çocukla beraber büyüyebilir. Bilim insanları insan kök hücreleri kıkırdak hücrelerine dönüştürerek başladılar. Laboratuvarda üretilen kıkırdak sonrasında küçük kürelere dönüştürülerek insan kulağı şekli verilen plastik tüplere dolduruldu. 2 ay sonrasında çerçeve çözülerek, geride 5 cm ‘lik insan kulağına benzer yapı bıraktı. Böylece farenin sırtında bir kulak oluştu. Bu teknik dünya çapında gittikçe mükemmelleşen tekniklerde biri, bu sayede hasar gören vücut parçalarının yerine yenilerinin yapılması planlanıyor. Londra’daki doktorlar hastanın kolunda burun üretmişlerdi. Ayrıca yapay nefes borusu da üretildi ve sonunda laboratuvarda tüm yüzün üretilebileceğini öngörüyorlar. Bu sayede kazalarda önemli organlarını kaybeden insanlara yardımcı olunarak kendi organlarının yerine geçecek organlar üretilebilir. Kaynak :http://www.dailymail.co.uk/news/article-3414756/Scientists-grown-human-EAR-rat-say-able-use-humans-five-years.html#ixzz3yLorLBll
Geçtiğimiz yıllarda keşfedilen 4 yeni element, periyodik cetvel olarak bilinen elementler tablosunu kontrol eden Uluslararası Saf ve Uygulamalı Kimya Birliği'nin (IUPAC) onayıyla nihai olarak periyodik cetvele katıldı. 113, 115, 117 ve 118 atom numaralı kimyalar, keşif için gerekli kriterleri sağlayarak 2011'den bu yana cetvele eklenen ilk elementler oldular. Bu eklemelerle birlikte, 7. periyot (sıra), 1 asır boyunca içerisinde barındırdığı boşluklardan kurtularak 2016 yılı itibariyle tamamen doldurulmuş oldu. 7. periyotun ilk keşfedilen elementi olan Radyum, 1902 yılında Marie ve Pierre Curie tarafından keşfedilmişti. 7. periyot, o tarihten bu yana eksiklerle doluydu.
Keşfedilen yeni elementlerin 4'ü de insan yapımı... Şu anda sadece geçici isimlerle biliniyorlar ve popülerleştirilecek yeni isimlerini bekliyorlar. 115, 117 ve 118 atom numaralı elementler Kaliforniya'daki Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı, Dubna ve Rusya'nın ortaklığıyla sürdürülen Ortak Nükleer Araştırmalar Enstitüsü'ndeki bilim insanları tarafından üretildi. Rus-Amerikan ekibi aynı zamanda 113 atom numaralı "ununtriyum" geçici isimli elementi de üretmeyi başardı. Fakat onlardan daha önce ürettiklerini ispatladıkları için, Japonya'daki Riken Enstitüsü "kaşif" unvanını aldı. Böylelikle bu element, Asya'daki bir ülke tarafından isimlendirilme şerefine erişen ilk element olacak.
Süperkütleli elementleri keşfetmek çok zordur; çünkü aşırı yüksek bir hızla bozunurlar. Ancak araştırmalar, yakın geçmişte keşfedilen süperkütleli elementlerin sanılandan daha uzun yarı ömürleri olduğunu gösterince, diğer elementleri keşfetmek konusundaki umutlar da arttı.
Tıpkı fizikçilerin "Her Şeyin Teorisi" dedikleri bütünleştirici bir teoriyi aramaları gibi, kimyagerler de "Denge Adası" dedikleri bir elementler grubunu aramaktadır. Bu elementler, süperkütleli olmalarına rağmen dengeli olabilecek, yani yavaş bozunan elementlerdir. 113 atom numaralı elementin kaşifi Kosuke Morita, kimyagerlerin yeni hedefini net bir şekilde şöyle izah ediyor:
"Şimdiki hedef, 119 atom numaralı element ve ötesindeki göz değmemiş elementleri keşfetmek..."
Riken Enstitüsü'nün eski başkanı olan Nobel Ödüllü Ryoji Noyori ise şöyle söylüyor:
"Bilim insanları için periyodik cetvele bir element eklemeyi başarmak, Olimpik Altın Madalyası gibi bir şeydir. Hatta ondan daha değerlidir."